TARİHTE Ş.URFA:

Arkeolojik kazılardan elde edilen buluntulardan Urfa bölgesinin tarihi .Yontmataş Devrine kadar uzadığı tespit edilmiştir.Tarih boyunca çeşidli uygarlıklara sahne olan Urfa`ya Araplar Urhai ve El- Ruha,Selevkoslar Edessa adını vermişlerdir.
M.Ö II. yıllarında Hitit tabletlerinde Ursu, Asur
tabletlerinde Ruhua olarak geçen bölge Türklerin burayı elegeçirmeyleUrfa biçimine dönüştürülmüştür.Urfa Halkının Kurtuluş Savaşında göster
diği kahramanlıklar göz önüne alınarak 1984 yılında ilin adı Şanlıurfaolarak değiştirilmiştir İSLAMİYET ÖNCESİ URFA
Urfa bölgesi İÖ. 2000 yıllarında Hurri-Mitanni devletini kuran Hurri lerin elinde bulunuyordu. Bunlar Asur`ların egemenlikleri altına alınmış
lardı.Anadolu`da ilk siyasi birliğini kuran Hititler bu bölgeye kadar uzanamadılar. Zamanla eski Babil devleti, Asurlular buraya kadar yayıldılar.
Urfa İÖ. 7 yy İranlı Medler tarafından zaptedildi ve İÖ. 13 yy kadar ,Medlerin elinde kaldı.Bu yıllarda Makedonya imparatoru Büyük
İskender bütün Anadolu ve İran`ı aldı. Bu arada Urfa bölgeside,Makedonyalılara geçti. İskenderin ölümünden sonra burada İskenderin
generallerinden Selevkos`un kurduğu egemenlik sürdü.Selevkos kurduğu bu şehre Makedonyanın başkenti olan Edessa`nın adı verdi.
Roma imparatorluğu buralara ulaşmadan önce bölge Osroene krallığınınelindeydi.Önceleri Roma himayesinde olan Urfa imparator Caracalla
döneminde İS. 216 yılında Roma imparatorluğu topraklarına katıldı.Sasaniler`in kralı I. Sapur tarafından 260 yılında kuşatıldıysa da zapt
edilemedi. Urfa cevresinde ki manastır ve kiliseleri 396 yılında Hunlar 506 yılındada Gotlar yağma etti.Roma imparatorluğu 395 yılında
Doğu ve Batı diye ikiye ayrıldığı zaman,Urfa Doğu Roma (Bizans)`ın payına düşmüstü. Bizans kralları şehri büyükölçüde onardılar.
Hamamlar, hastaneler ve stadyumlar yaptılar.Müslümanlığın doğuşdan kısa bir süre sonra 639 yılında İyaz Bin Ganem kumutanlığındaki
Araplar şehri savaşmadan ele geçirdiler.Birkaçdefa şehre saldıran,Bizanslılar 1030-1087 tarihleri arasında Urfa`ya egemen oldular.
1087 yılından sonra Selçuklu Türkleri Urfa ve çevresini aldılar.
OSMANLI DÖNEMİNDE URFA
Haçlı seferleri sırasında Hıristiyanlar 1098 yılında Urfa`yı alıp Edessa Kontluğunu kurdular.Urfa bu dönemde yakılıp yıkıldı.1144`te Musul
hükümdarı İmadeddin Zengi şehri zaptetti.Urfa 1182`de Selahattin Eyyüpi tarafından alındı.1244`te Moğollar Urfa`yı yağma etti. Şehir 1393`te Timur
ordularına Teslim oldu.Urfa 1516 yılında Yavuz Sultan Selim`in padişahlığı döneminde Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katıldı ve Rakka eyaletine merkez oldu.
19 yy.ikinci yarısında vilayetler kurulunca Halep Vilayetine bağlı bir sancağa merkez yapıldı.Osmanlı imparatorluğu`nun gerileme dönemlerinde Urfa
ve çevresi alabildiğinde başıboşluklar yaratılmış,çöl kanunları ile yönetil meye başlanmıştı.Burada yaşayan insanlar bu tür eşkiyalıklara son vermek
için Milli Aşireti öncülüğünde birleştiler.Bu aşiretler Urfa ve bölgesinde ki soygunculara karşı hayvan ve topraklarını koruma yoluna gitmişlerdir.
1890 yılına kadar devam eden bu yaşam biçimi ,Sultan II. Abdülhamit`in tahta geçmesiyle birlikte yeni bölgede yeni oluşumlara gidildi.
Sultan II.Abülhamit Viranşehir`de Hamidiye Alaylarını kurarak Urfa ve bölgesinin güvenliğini Milli Aşireti Reisi İbrahim Paşa`ya bıraktı. IV. Ordu kumutanı
Maraşel Zeki Paşa , Sultan II.Abdülhamit ve Aşiret reislerleri arasında yapılan anlaşmalarla Hamidiye Alaylarının Kuruluş nedenleri belirlendi.
Hamidiye Alaylarının Kuruluş Nedenleri;
· Merkezi otoriteyi tesis etmek,
· Doğu Anadoluda devletin etkin olabileceği yeni bir sosyo-politik denge kurmak
· Aşiretlerden askeri güç olarak faydalanmak,
· Ermenilerin faaliyetlerine engel olmak ve müslüman halkla,Ermeniler arasında güç dengesini temin etmek,
· Rusların saldırısından ve ingiliz politikasından,Doğu Anadoluyu korumak,
· Pan-İslamizm politikasını yaymak ve yürütmek
KURTULUŞ SAVAŞINDA URFA
Birinci Dünya savaşından sonra 7 Mart 1918 İngilizler Urfa`yı işgal etti.Bir süre sonra yerlerini Fransız kuvetlerine bıraktılar.10 Ağustos 1920
ìmzalanan Sevr Anlaşması`na göre Urfa Fransa`nın yönetimi aldına giren,Suriye`ye verildi.Fakat bu karar uygulanmadan Urfa`lılar 9 Şubat 1920`de
Fransızlara karşı ayaklandılar.Fransızlar önceleri Türkiye`den kaçmak zorunda kalan Ermenileri yanlarında getirderek onlara soygunlar cinayetler
işleterek yerli halkın bölgeden kaçmalarını sağlamaya çalışıyorlardı.Mustafa Kemal, dağınık vur kaç taktiki ile çalışan çeteleri bir birlik aldına
toplamak için Ali Saip Ursavaşı Jandarma komutanı olarak Viranşehir`egönderdi.Ali Saip Milli Aşireti reisi İbrahim Paşa`nın desteğini de alarak
bölgede büyük bir milis kurmayı başardı.Bölgede ki tüm aşiretlerin katıldığı bu milis örgütü Fransızlar için tehlike olmaya başladı.1920
yılının başlarında Fransız kumutanlığına bir ultimatom verdiler ve belirli bir tarih içinde bölgeyi terk etmeleri istendi.İstekleri yerine
getirlmeyince 9 Şubat 1920`de Viranşehir`den Milli Aşireti,Suruç`tan Anze aşireti aynı anda Urfa`ya dogru hareket ettiler.
Yapılan kanlı çarpışmalar sonucu Fransızlar 10 Nisan 1920 de Urfa`dan kaçmaya başladılar.11 Nisan 1920`de Urfa Düşmanlardan tamamen temizlendi.
ŞANLIURFA
urfa, tarihi geçmişi 9 bin yıl öncesine dayanan, hz. ibrahim'in doğduğu, hz. eyyüb'ün yaşadığı, hz. isa tarafından kutsanan kent adeta bir müze şehir
görünümündedir. harran'ı gezerken 4000 yıl öncesinin soluğu hissedilir.urfa iklimi karasal iklim özelliği gösterir. yazları çok sıcak ve kurak; kışları bol
yağışlı ve nispeten ılıman geçmektedir.haşimiye meydanı yakınındaki gümrük hanı, osmanlı padişahı kanuni sultan süleyman zamanında 1562
yılında behram paşa tarafından yaptırılmıştır. avlusundan halil-ür rahman suyu geçmektedir.
*************************************************************************
ŞANLIURFA'DA ARAP HAKİMİYETİ DEVRİ:

İslamiyetin doğuşu yıllarında Şanlıurfa Bizans İmparatorluğu idaresinde bir eyalet merkezidir. Bizans tahtında Heraklius Şanlıurfa eyaletinde de vali ve kumandan olarak Hoannnes gibi Bizans'ın güçlü bir generali bulunuyordu.Hicretin 18. yılında (640) İslam Devleti'nin başında oldukça yetenekli, adalet timsali Hz. Ömer, Suriye'deki İslam ordularının başında ise Hz. Übeyt İbni El Cerrah gibi değerli bir kumandan bulunmaktaydı. Bu dönemde Şanlıurfa Bizans'tan alınarak M.S.640 yılında Arap ve İslam topraklarına katılmıştır. Şanlıurfa, Müslümanlar tarafından fethedildikten sonra şehrin nüfusu tesbit edilmiş ve kadastro cetvelleri tanzim edilmiştir. Halk artık aradığı huzur ve emniyete kavuşmuştur. İyat Şanlıurfa'nın fetih işini tamamladıktan sonra bu bölgeye vali olarak atanmıştır. İyat'tan sonra Şanlıurfa Valiliği'ne Sait İbni El Amur tayin edilmiştir. El Amur Şanlıurfa'da Müslümanlığın ilk yapısı olan ve Hz. Ömer'e adanan "Ömeriye Camii"ni yaptırmıştır. Bugün bu cami Kazancı Pazarı'nda bulunmaktadır. Arapların, Diyar-ı Mudar adını verdikleri Şanlıurfa, bu dönemde Ruha diye anılmaktaydı.Hz. Osman zamanında Şanlıurfa ve tüm El Cezire eyaleti Şam'a bağlanarak Ebu Süfyan'ın oğlu Muaviye'nin yönetimine bırakılmıştır. Şanlıurfa artık İslam'ın bir sınır şehridir. Hulefai Raşidin döneminden sonra Şanlıurfa, Emevi yönetiminde 90 yıl büyük bir sükun ve huzur içerisinde gelişmesini sürdürmüştür. Miladi 750 yılında Emevi-Abbasi çatışması sonucunda Emeviler'in kesin yenilgisinin ardından Abdullah Bin Ali komutasındaki Abbasi orduları ciddi bir direnişle karşılaşmadan Şam ve Şanlıurfa havalisini Abbasi yönetimine bağlamıştır.Abbasoğulları Devleti'nin en büyük hükümdarı Harun El Reşit zamanına kadar El Cezire'nin en önemli iki şehri olan Şanlıurfa ve Harran, sürekli gelişmiş ve bu dönemde tarihinin en parlak dönemini yaşamıştır. Bu büyük hükümdarın 809 yılında ölümüyle diğer eyaletler gibi El Cezire eyaleti de önemini kaybetmiştir ve iki kardeş arasında (El Emin-El Memun) başgösteren taht kavgası yüzünden, sürekli ayaklanmalara sahne olmuştur. 1258 yılına kadar devam eden bu kargaşa sonunda Cengiz Han'ın torunu Hülagu Han, Bağdatı alarak Abbasoğulları Devleti'ne son vermiştir. Böylece, Şanlıurfa ve Harran şehirlerinin ulaşmış oldukları yüksek kültür ve parlak dönemler Abbasoğulları ile beraber yıkılmıştır.
Abbasoğulları Devleti 508 yıl yaşamış, dünya politika ve kültürü üzerinde yüzyıllar boyu etkili olmuştur. Özellikle Harran ve Harran'daki üniversite yani Büyük Cami, Moğol istilasından sonra bir daha eski durumuna gelememiştir.Harun Reşid'in bir diğer oğlu El Mutasım döneminde Arap kabileleri Şanlıurfa ve havalisinde küçük beylikler kurmuşlarsa da kendi aralarındaki kabile kavgaları sonunda zayıf düşmüşler, Bizanslılar Şanlıurfa'yı yeniden işgal etmişlerdir. Bu işgalle beraber Şanlıurfa yeniden büyük bir katliam ve yıkıma sahne olmuştur. Şanlıurfa uzun süre huzur ve sükuna kavuşamamış ve kanlı rekabetlerin baskısı altında yaşamak bahtsızlığına katlanmıştır.
*************************************************************************
ŞANLIURFA'DA SELÇUKOĞULLARI VE TÜRK HAKİMİYETİ :

Şanlıurfa tarihinde ilk kez Selçukoğulları'nın istilası ile Türk egemenliğine girmiştir. Bu devlet, Anadolu'yu ebedi bir Türk yurdu yapmıştır. Bu genç Türk devletinin ikinci sultanı Alparslan 1071 yılında Bizans'a karşı kazandığı Malazgirt Savaşı'yla Anadolu kapılarını yeniden Türkler'e açmıştır.
Üçüncü Selçuk Sultanı Melik Şah, babasının yolunda yürüyerek Selçuklu İmparatorluğu'nun hudutlarını genişleterek, yolu üzerinde bulunan Şanlıurfa'yı kısa bir kuşatmadan sonra Bizans'tan kurtarmış ve şehri, komutanlarından Bozan Bey'in idaresine bırakmıştır (1087).Şanlıurfa uzun yıllar hasret kaldığı huzur ve sükuna Selçuklular ile birlikte yeniden kavuşmuştur. Baştanbaşa harap olan şehir yeniden imar edilmiştir.
*************************************************************************
HAÇLI SAVAŞLARINDA ŞANLIURFA :

Şanlıurfa, Selçuklular idaresinde huzur ve sükun içerisinde yaşarken 1089 yılında Hacı olarak Kudüs'ten Avrupa'ya dönen Fransız asıllı Papaz Piyer Lermit, İslam Dünyası'nda görmüş olduğu refah ve saadeti Avrupa'da uğradığı yerlerin halkına anlatıyor ve Mesih'ten getirdiğini öne sürerek şu müjdeyi yayıyordu."Bir Müslüman öldüren cennete girecektir."
Hıristiyan Avrupa'sında açlık, yağma ve servet edinme arzusu taassup ve cehalet içindeki halk tabakaları Piyer Lermit'in mahirane gayretiyle harekete geçiyor ve Haçlı Orduları güruhlar, dalgalar halinde İslam yurdu Anadolu'ya akmaya başlıyordu.
Bu insanlık dışı saldırıların başlangıcında Selçuklu Devleti ikiye bölünmüş, Selçuk oğullarında taht kavgaları başlamıştır. I. Haçlı Seferi'nde büyük bir Haçlı topluluğu etrafı yakıp yıkarak Kudüs'e girerken başka bir topluluk da Fransız komutanlarından Baudouin komutasında Şanlıurfa'ya giriyordu. (1098)Merkezi Şanlıurfa olmak üzere kurulan bu kontluk yörede 48 yıl Latin Krallığı olarak hüküm sürmüştür. Şanlıurfa 1146 yılında Musul Atabeyi Alaattin Zengi'nin oğlu Nurettin Mahmut ve onun Başkomutanı Selahattin Eyyubi tarafından geri alınarak Fransız Kontluğu'na son verilmiştir. Şanlıurfa'nın Türkler tarafından geri alınması, II. Haçlı Seferi'ne sebep olmuştur. Selahattin Eyyubi'nin hatırasına kardeşi Adil Şah tarafından Selahattin-i Eyyubi Medresesi yapılmıştır. (bugünkü Yıldız Meydanı'nda bulunan Vakıflar Müdürlüğü binası)II. Haçlı orduları Selçuklu sultanlarından I. Mesut tarafından Eskişehir'de imha edilmiş ve böylece Şanlıurfa yeni bir Haçlı istilasından kurtarılmıştır.

*************************************************************************
OSMANLILARA KADAR ŞANLIURFA :

Selçuklu Devleti'nin yıkılışından sonra Şanlıurfa 1250 yılına kadar Eyyubi Devleti'nin yönetiminde kalacaktır. Eyyubi Devleti'nin yıkılışıyla Şanlıurfa Timur'un istilasına uğramıştır. Dicle'yi geçip Rasul-ayn bölgesindeki Türkmen Boy ve Oymaklarını darmadağın eden Timur, daha sonra ordularıyla Şanlıurfa'ya girmiştir. Bu arada Harran'da tahrip edilmiştir (1404).
Akkoyunlu hükümdarlarından Karayülük Osmanbey, Timur ordularının Anadolu'dan çekilmesinden yararlanarak Şanlıurfa'ya girmiş, şehrin idaresini oğlu Habil'e bırakmıştır. Fakat 1426'da Mısır Memlukluları şehri kuşatıp Vali Habil'i esir alarak Mısır'a göndermişlerdir. Bu olayla birlikte Şanlıurfa, Mısır yönetimine geçmiştir.
Akkoyunlu hükümdarı Karayülük Osmanbey, 1435 yılında öldüğü zaman ülkesini, oğulları aralarında taksim etmişlerdir. Bunların içinde Karayülük Osman Bey'in veliahtı olan Ali Bey, Mısır Sultanı'ndan muvafakat alarak Şanlıurfa yönetimini oğluna vermiştir. Ali Bey, Mardin Valisi Hamza Bey'e mağlup olunca önce Osmanlı Padişahı II. Murat'a, sonra da Mısır Sultanı Çakmak'a sığınmıştır. Böylece, Akkoyunlu yönetiminde olan topraklar Hamza Bey'in eline geçmiştir.Hamza Bey'in 1444'de ölümüyle Ali Bey'in oğlu Cihangir, Hamza Bey'in yerine geçmiş, ancak Şanlıurfa'nın idaresini kardeşi Kuveys'e bırakmıştır. Şanlıurfa 1450 yılında Karakoyunlu Hükümdarı Cihan Şah döneminde Karakoyunlu yönetimine girmiş, fakat Kuveys bir yıl sonra şehri ve kaleyi tekrar geri alarak Karakoyunlular'ı Şanlıurfa'dan kovmuştur. Böylece Şanlıurfa, Memluklar'a bağlı olmak şartıyla Karakoyunlular ile Akkoyunlular arasında sürekli el değiştirmiştir.
Şanlıurfa'daki Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan'ın yaptırmış olduğu Hasan Padişah Camii halen kullanılmaktadır. Şanlıurfa 16.yy'ın başında İran'da kurulan Safavi egemenliğine geçmiştir.
**************************************************************************
OSMANLILAR DEVRİNDE ŞANLIURFA :

16.yy başlarında Safavi hükümdarı Şah İsmail, Akkoyunlu Devleti'ni ortadan kaldırdığı zaman Akkoyunlu prenslerinden Sultan Yakup'un oğlu Murat, Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim'e sığınmıştı. Yavuz Sultan Selim İran seferine çıkarken Prens Murat'ı da yanına almış, ne var ki Murat 1514'de Safaviler'in elinde bulunan Şanlıurfa Kalesi kuşatmasında öldürülmüştür. Bu olay, Yavuz Sultan Selim'i son derece müteessir etmiştir. Yavuz Sultan Selim, İran seferini tamaladıktan sonra Diyarbakır Beylerbeyi Bıyıklı Mehmet Paşa'yı Şanlıurfa'nın fethine memur etmiştir. Bıyıklı Mehmet Paşa Safavi kuvvetlerinin Mardin'in 15 km güneybatısındaki Koçhisar'da yenmiş ve böylece bu bölgede Safavi gücü tamamen yıkılmış, kültür ve ticaret merkezi olan Şanlıurfa ve çevresi de Osmanlı İmparatorluğu yönetimine katılmıştır. (4 Mayıs 1516)
Şanlıurfa, Osmanlı idaresinin ilk zamanlarında Diyarbakır eyaletine bağlanmıştır. Kanuni Sultan Süleyman zamanında yapılan idari teşkilatla Vilayet yapılmıştır. Kanuni Sultan Süleyman , İrakeyn Seferi sırasında, Şanlıurfa'da 16 Kasım 1535'te iki gün konaklamıştır.
Şanlıurfa 16.yy sonlarında yeniden kanlı olaylara sahne olmuş, bölgede çıkan ve tarihte Celali İsyanları diye bilinen ayaklanmalar, devlet tarafından bastırılmıştır.Urfa 1818'de Halep'e tayin edilen Hurşit Ahmet Paşa zamanında kaza haline getirilerek Halep eyaletine bağlanmıştır.
Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın oğlu İbrahim Paşa Osmanlı ordularıyla Nizip'te çarpışmış ve bu savaştan galip çıkmıştır. Bu olayla birlikte Şanlıurfa Mısırlılar'ın istilasına uğramış ve bu istiladan çok zarar görmüştür. Şanlıurfa ve çevresi 4 yıl kadar Mısırlılar'ın elinde kalmıştır (1839).Daha sonra Şanlıurfa, Maraş, Kozan ve Adana sancakları birleştirilerek Halep Vilayetine bağlanmıştır. Bu büyük vilayetin valiliğine de Ahmed Cevdet Paşa getirilmiştir. Şanlıurfa, 1867/68'de Halep'in sancağı, kaza iken I. Dünya Savaşı sıralarında da müstakil sancak olmuştur. I. Dünya Savaşı'ndan sonra İngilizler Mondros Mütarekesi'ne istinaden 7 Mart 1919'da Şanlıurfa'yı işgal etmişler, kısa bir süre sonra da Fransızlara terk etmişlerdir. Sevr Antlaşması'na göre (10 Ağustos 1920) Şanlıurfa, Fransız mandası altına giren Suriye'ye terk edilmiştir. Fakat bu karar uygulanamamıştır.
Şanlıurfalı, Milis Kuvvetleri oluşturarak Fransız işgaline karşı koymuş ve 11 Nisan 1920'de şehri kurtarmıştır. Daha sonra İtilaf Kuvvetleri ile imzalanan Ankara Antlaşması'yla (21 Ekim 1921) Şanlıurfa Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde kalmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra da, 1924'te vilayet olmuştur.
**************************************************************************
KURTULUŞ SAVAŞINDA ŞANLIURFA :

Urfa ve çevresi, mütarekenin kapsamı dışında kalmasına rağmen Mondros Mütarekesi'nin 7. maddesi bahane edilerek 7 Mart 1919 (Resmi belgelere göre 24 Mart) tarihinde İngilizler tarafından işgal edilmiştir.
30 ekim 1919 tarihine kadar süren İngiliz işgalinde, Urfa'da belirtilmeye değer önemli olaylar gelişmemiş, ne varki İngilizler işgal süresince, aşiretleri silahlandırarak birbirlerine düşürmeye çalışmışlardır. İngilizler, petrol bulunan bölgelerde kısmen başarılı olmuşlardır. Böylece, bölgede "İngiliz Muhibbi" aşiretler ortaya çıkmıştır.İngiltere ile Fransa arasında yapılan Sykes-Picot Antlaşması'yla bölge nüfuz alanlarına ayrılmış ve Urfa 15.9.1919 tarihli "Suriye ve Kilikya'da İşgal Kuvvetlerinin Değiştirilmesine İlişkin İngiliz-Fransız Anlaşması" gereğince Fransa'nın payına düşmüştür.
Urfa, 30-31 ekim günlerinde Fransızlarca işgal edilmiştir. İşgal kuvvetlerinin ancak 100 kadarı Fransız, geri kalan büyük kısmı ise çoğu Müslüman olan sömürge askerlerinden oluşmuştur.Şehirde, Jandarma Komutanı Ali Rıza Bey'le Belediye Reisi Hacı Mustafa'nın önderliğinde oluşturulan Müdafaai-Hukuk Cemiyeti, giderek güç kazanmış ve gelişmiştir. Cemiyetin varlığını haber alan Fransızlar, Ali Rıza Bey'i Fransız karargahına çağırarak tutuklamış, ancak Ali Rıza Bey bir yolunu bulup Siverek'e kaçmıştır. Bu olaya, çok sinirlenen Fransızlar, halkı yıldırmak için sert uygulamalara yönelmiş bununla da yetinmeyerek memurların atanmasından belediye bütçesinin düzenlenmesine kadar her alanda yönetimi ele geçirmeye çalışmışlardır.
Binbaşı Ali Rıza Bey'in yerine atanan Yüzbaşı Ali Saip bey, 29 aralık 1919 tarihinde Urfa'ya gelmiş, burada harekete hazır bir Cemiyet bulmuş ve görüşmelere başlamıştır.
15 Ocak 1920'de bir ayaklanma planlayan Ali Saip Bey, bu girişiminin Fransızlarca haber alınması üzerine Siverek'e kaçmıştır. Siverek'te Cudi Paşa ve Mehmet Emin Bey gibi aşiret ileri gelenleriyle görüşüp kuvvet toplayan Ali Saip Bey; Badıllı Sait Bey ile İzollu Bozan Bey kuvvetlerinin de katılmasıyle oluşan millî kuvvetlerle 7 Şubat günü Karaköprü Köyü'ne gelmiştir. Fransızlara şehri 24 saaat içinde boşaltmaları için gönderilen ültimatom kabul edilmeyince Urfa Müdafaai Hukuk Cemiyeti'nin yöneticilerince karşılanan kuvvetler, Cemiyet Milisleri'yle birlikte şehri işgal etmiş ve Fransızları yerleştikleri binalarda kuşatmışlardır. Suruç ve Akçakale aşiretlerinin de katılmasıyle düşman kuvvetinin çok üzerinde bir kuvvet oluşmasına rağmen, savaşanların düzenli birlik disiplininden uzak olmaları ve savaşçıların iyi yönetilememesi yüzünden bu kuşatma hem uzamış, hem de çok kayıp verilmiştir.
Kuşatmanın uzaması her iki tarafı da yıpratmış ve karamsarlığa düşmelerine yol açmıştır. Urfalılar sık sık resmi (askeri) kuruluşlardan düzenli birlik gönderilmesini istemiş, ancak düzenli birlik göndermenin Fransa'ya savaş ilanı anlamına geleceğini düşünen hükümet buna yanaşmamıştır. Erzaklarını tüketen ve artık katırları kesip yemeye başlamış olan Fransızlar, Cerablus'dan bekledikleri yardım gelmeyince Urfa'dan 'şerefle' ayrılmanın yollarını aramaya başlamışlardır. Bulunan çözüm şöyle olmuştur: Ermeniler Türkler'e başvurup, "Fransızlara, Ermenilerin yiyeceklerinin bittiğini, kuşatma sürerse açlıktan öleceklerini söylerseniz bizi bu durumdan kurtarmak için şehri terkederler," diyecekler; bunun üzerine Fransızlar 'insani' duygularla şehri terkedeceklerdi. Ancak Ermeni cemaati bu formüle yanaşmamıştır.
Bu gerekçeyle şehrin boşaltılması gerçekleşirse, Fransızlar gittikten sonra Urfalılar, "Fransızlar sizin için geldi ve sizin hatırınız için gittiler" diyerek Ermeniler'den öç almaya kalkabilirlerdi. Bunun üzerine Fransızlar Amerikan Yetimevi Yöneticisi Mis. Holmes'la bağlantı kurmuşlar, Müdafaai Hukuk Cemiyeti ile yapılan görüşme sonucunda da birtakım şartlarla Urfa'dan gitmeyi kabul etmişlerdir. Buna göre Ermeniler'in can güvenlikleri sağlanacak, Amerikalılar'ın malları ve hakları korunacaktı. Urfa'da ölen Fransızların mezarlarına saygı duyulacak, ağırlıkların taşınması için yük arabaları ve deve verilecekti. Esirler geri verilecek, Urfa eşrafından 10 kişi gidecekleri yere kadar onlara eşlik edecekti.
Eşraftan on kişi yerine Jandarma Teğmeni Ömer İzzet Efendi komutasındaki on jandarma eşliğinde, geceyarısı, Suruç yolundan Cerablus'a doğru hareket eden Fransızlar'ın şehri terkediş şekli, Müdafai Hukuk Cemiyeti Üyeleri'nin bir bölümü Ali Saip ve bazı Cemiyet üyelerinin şartları kabul etmelerini içlerine sindirememişlerdi. Gece, Fransızlar'ın geçecekleri yol üzerinde, Şebeke Boğazı'nda mevzilenen milis ve aşiret kuvvetleri Fransızlar'la gün doğuşuna kadar çatışmışlardır. Silah seslerinin duyulması üzerine bütün şehir halkı, Şebeke'ye koşmuştur. Üç saat süren çatışma sırasında Urfalılar çok kayıp vermiş; Fransızlar'ın kaybı ise 296 ölü ve 67 yaralı olmuştur. 140 kadar Fransız da esir edilerek Urfa'ya getirilmiştir. Urfa'nın kaderini belirleyen ve şehre yıllar sonra "Şanlı" ünvanını kazandıran bu Savaş 11 Nisan 1920 günü meydana gelmiştir.