ATATÜRKÜ TANIYALIM

Atatürk'ün hiç bilinmeyen Hz. Muhammed telgrafı!


Suudilerin Hz. Muhammed'in mezarını yıkma girişimini Atatürk durdurmuş. Peki
bu tarihi olayın belgesi neden "Ortadan yok edildi"?
*09 Ağustos 2008 *


*1926 yılında Suudilerin kendi sınırları içindeki tüm mezarlıkları yıkma
kararı aldığını biliyor muydunuz ?*


İşin en ilginç yanı ise Hz. Muhammed'in mezarının da Suudi sınırları
içerisinde yer almasıydı...


*Peki ne oldu da Hz. Muhammed'in mezarının "Tek taşına bile dokunamadılar"
?
*
Prof. Nevzat Yalçıntaş *"Suudiler 1926 yılında sınırları içinde tüm
mezarlıkları yıkıyorlardı. Atatürk sıranın Hazreti Muhammed'in kabrine
geldiğini öğrenince bir telgraf çekerek, 'Eğer bir tek taşına bile
dokunursanız ordumu aşağı gönderirim' demişti. Bunun üzerine Suudiler
Hazreti Muhammed'in kabrine dokunamamıştı. Ama bu telgraf yok edildi"*dedi.


*İşte Can Ataklıdan ilginç ankedot...*


*Atatürk olmasa bugün Hazreti Muhammed'in mezarı da olmayacaktı*


Pazartesi akşamı Avrasya Televizyonu'nda Lale Şıvgın'ın sunduğu "Beyin
Fırtınası" programına katılmıştım biliyorsunuz. Programın diğer konukları
Nevzat Yalçıntaş ile Erol Manisalı idi.
Nevzat Yalçıntaş, program sırasında Atatürk'le ilgili küçük bir anekdota yer
vererek "Suudiler 1926 yılında sınırları içinde tüm mezarlıkları
yıkıyorlardı. Atatürk sıranın Hazreti Muhammed'in kabrine geldiğini
öğrenince bir telgraf çekerek, 'Eğer bir tek taşına bile dokunursanız ordumu
aşağı gönderirim' demişti. Bunun üzerine Suudiler Hazreti Muhammed'in
kabrine dokunamamıştı. Ama bu telgraf yok edildi" dedi.


Programın ana konusu kapatma davası olduğu için bu konu fazla uzun sürmedi.
Programdan sonra Lale Şıvgın, yayının yapıldığı Doğatepe tesislerinde
bizlere birer çorba ikram etti. Bundan yararlanarak Yalçıntaş'a "Hocam
programda anlattığınız olayın ayrıntılarını söyleyebilir misiniz?" diye
sordum.


1981 yılında 12 Eylül askeri yönetimi Atatürk'ün 100. doğum yılı nedeniyle
kapsamlı bir program hazırlamış. Prof. Yalçıntaş o dönemde İlim Kurulu'nun
başına getirilmiş. Amaç Atatürk'le ilgili çeşitli kaynaklardan arşiv
araştırması yapmak ve "bilinmeyen Atatürk'ü" ortaya çıkarmakmış.


Yalçıntaş, "Dışişlerinde Münir Bey vardı. (Soyadını hatırlayamadı) İyi bir
araştırmacı ve arşivciydi. Ona Dışişleri Bakanlığı arşivlerinin
araştırılması görevi verilmişti" diyerek anlatmaya başladı.


Sonra da sürdürdü: "Bir gün Münir Bey aradı. Çok ilginç bir belge bulduğunu,
bunu getirip göstermesi gerektiğini söyledi. O sırada benim çalıştığım
başbakanlık binası ile dışişleri binası aynı yerde. Hemen atlayıp geldi. Çok
heyecanlıydı."


Prof. Yalçıntaş, Münir Bey'in gösterdiği belgeye baktığında çok şaşırdığını
belirterek şöyle devam etti: "Belge bir telgraf metniydi. Henüz yeni kurulan
Suudi devletinin kralına gönderilmişti. Telgrafta 'Hazreti Muhammed'in
mezarının yıkılacağını derin üzüntü içinde öğrendim. Bu kutsal emanete asla
dokunamazsınız. Bir tek taşının bile zarar gördüğünü duyarsam orduyu aşağıya
gönderirim' anlamına gelen cümleler vardı."


Yalçıntaş, burada Hazreti Muhammed'in mezarı ile ilgili kısa bir detay
anlattı. İngiliz işgali sırasında komutan olan Fahrettin Paşa'nın kabri terk
etmemek için uzun süre direndiğini, aç kaldıklarını bu nedenle çekirge
yiyerek beslendiklerini, sonunda İngilizler'in hiçbir şekilde dokunmamaları
kaydıyla Hazreti Muhammed'in mezarını terk ettiklerini ancak kutsal
emanetleri de yanlarına aldıklarını söyledi.


Şimdi gelelim belgenin bulunmasından sonraki gelişmelere, çünkü vahim ve
ilginç olan bu: Nevzat Yalçıntaş'ın anlattığına göre Münir Bey belgeyi önce
bir üst amirine götürüyor. Belge oradan daha yukarı taşınıyor. Sonunda
müsteşara oradan da Bakan İlter Türkmen'e geliyor. Tabii Evren
Başkanlığı'ndaki Milli Güvenlik Konseyi'nin de haberi oluyor.


Sorun şu: Bu belge ne yapılacak? Dönemin Atatürkçü komutanları ve onların
emrindeki bürokrasi bu belgenin açıklanmasını istemiyor. Ancak belge de
ortaya çıkmış bir kere. Sonunda o dönemde yazılan ve şimdi kitapçılarda tek
nüshası bile kalmayan bir Atatürk kitabının içine, hiçbir anons yapılmadan
konuyor.


Kısacası konu adeta kapatılıyor, sadece o tuğla gibi kalın kitabı sonuna
kadar okuyanların dikkatini çekecek biçimde "zevahiri kurtarmak" adına
konuyor.


Peki bu belge şimdi nerede? Kimin koruması altında? Bu da bilinmiyor.
Bilinen tek şey, Atatürk'ün İslam aleminin peygamberi Hazreti Muhammed'in
mezarının ortadan kaldırılmasını önlemesi herkesten saklanıyor.


** * **


*Hazreti Muhammed Mescidi Nebevi'de yatıyor*


Hazreti Muhammed 571 yılında doğdu 632 yılında vefat etti. Peygamberimiz
Medine'de oturduğu evde toprağa verildi. Bu mezar bugün dünyanın en büyük
camisi olan Mescidi Nebevi'nin içinde.


Mescidi Nebevi, Hazreti Muhammed'in Mekke'den Medine'ye göç etmesinden sonra
ilk namaz kıldığı yer. Hazreti Muhammed, Medine'de oturduğu evin hemen
yanına kentin ilk mescidini inşa ettirmişti. Bu mescit geçen yıllar içinde
defalarca yenilendi. Bugün 600 bin kişinin aynı anda namaz kılabildiği
Mescidi Nebevi'nin korumasını çok uzun yıllar Osmanlı askeri yapmıştı.


Arabistan'da mezar adeti yoktur. Ölüler herhangi bir yerde toprağa verilir,
üzerine belirleyici bir şey konmaz. Bu nedenle sadece Hazreti Muhammed'in
mezar yeri ile ilgili bilgi vardır. O'nun dışındaki İslam büyüklerinin
mezarlarının yeri bilinmez. Bir süre önce Hazreti Muhammed'in annesine ait
olduğu ileri sürülen bir mezar ortaya çıkarılmıştı. Ancak Suudi yönetimi bu
mezarı da ortadan kaldırmış ve yerine otopark yapmıştı.


Atatürk'ün müdahalesi olmasa Suudiler, Mescidi Nebevi'nin hemen dibindeki
Hazreti Muhammed'in mezarını da tamamen ortadan kaldıracaktı. Nitekim
Hazreti Muhammed'le aynı yere defnedildikleri bilinen Sahabe'nin önde gelen
isimlerinin mezar yerleri bugün dümdüzdür.


** * **


*Yaşar Nuri Öztürk: Ali Babacan araştırma izini vermedi*


Nevzat Yalçıntaş'la sohbetimiz sırasında "Bir gün Yaşar Nuri Öztürk Bey
aradı. Benim bu anlattığımı duymuş, belgeye nasıl ulaşabileceğini sordu"
dedi. Ben de "Belgeyi bulmuş mu?" diye sorunca "Onu bilemiyorum, ama galiba
bir kitabına koymuş ben okuyamadım" dedi.


Bunun üzerine önceki gün Yaşar Nuri Öztürk'ü aradım. Öztürk, Yalçıntaş'ın
anlattıklarını doğrulayarak, "Ancak bunu henüz bir kitabıma koymadım.
Araştırmayı aşağı yukarı tamamladım, Gazi Mustafa Kemal ve İslam isimli çok
kapsamlı bir kitap hazırlıyorum, bunun bitmesi üç yılı alır. Konu bu kitapta
yer alacak" dedi.


Milletvekili olduğu sırada bu belgeye ulaşmak için çok çalıştığını söyleyen
Öztürk, "Belge Dışişleri Bakanlığı arşivlerinde... Milletvekili sıfatımla,
bu arşivlerde çalışmak için Bakan Ali Babacan'a başvurdum, ama bana izin
vermedi" diye konuştu.


Öztürk'e "Peki hocam, böyle bir belgenin açıklanmasını neden istemiyorlar?"
diye sordum. Öztürk'ün cevabı çok ilginç oldu.Şöyle dedi: *"Atatürk'ü din ve
İslam dışı göstermek isteyenler elbette bu belgeden rahatsız olacaklardır.
Bu nedenle dini siyasete alet edenler emperyalistlerle iş birliği bile
yapabiliyor. Dincilerle, İslam'ı reddedenler bu noktada birleşebiliyor." *


*Vatan Gazetesi / Can ATAKLI*